AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ VE AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ'NE BİREYSEL BAŞVURU SÜRECİ BİLGİ NOTU

Guden Uluslararası Hukuk Bürosu
GİRİŞ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ("AİHS") Avrupa Konseyi üyesi devletleri tarafından Roma'da 4 Kasım 1950 tarihinde imzalanmış ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Esasen AİHS, Avrupa Konseyinin çalışmaları sonucunda ortaya çıkmış bir belgedir. Sözleşme İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yorumlanması ile değişime uğrar. Mahkeme içtihatları ile Sözleşmenin esas temelini oluşturur ve yaşayan bir sözleşme olarak kalmasını sağlar; böylece Mahkemenin yaptığı faaliyet içtihatları ile Sözleşmenin daha geniş yorumlanmasını ve gelecekte meydana gelecek olan öngörülmeyen olaylara uygulanmasını sağlar.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ("AİHM"), günümüzde Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin denetim organı işlevini görmektedir. AİHM yürürlüğe giren protokoller ile zamanla pek çok değişikliğe uğramıştır. En önemli yürürlüğe giren protokol ise 11 No'lu protokol olmuştur. Bu protokol (1 Kasım 1998) ile bireysel başvuru, Sözleşmeci devletlerin isteğine bağlı olmaktan çıkarılmış ve zorunlu hale getirilmiş, komisyon kaldırılarak denetim organının ikili yapısı yok olmuş ve yerine tek bir AİHM gelmiştir. Öte yandan 1 Haziran 2010 tarihinde yürürlüğe giren 14 no'lu protokol ile yargılama süreci bakımından bazı değişiklikler yapılmıştır. 15 no'lu protokol ile ikincillik ilkesinin (subsidiarity/subsidiarite) ve takdir marjı doktrininin sözleşme metnine eklenmesini öngörmektedir. Fakat Sözleşme'ye yeni haklar getiren ek protokoller, sadece bu protokolleri imzalayan ve onaylayan devletlere karşı ileri sürülebilir, imzaladıktan sonra protokolleri onaylamayan devletleri ise bağlamaz. Türkiye'nin bu protokollerde ve sözleşmede ki yerine bakacak olursak, Türkiye sözleşmenin ana metnine 1965 tarihinden bu yana taraf olmakla beraber 4, 9,12 ve 16 No'lu protokolleri imzalamış, ancak onay sürecini tamamlamamıştır. 15 No'lu protokol onaylanmış olmasına rağmen henüz yürürlüğe girmemesi sebebi ile uygulanmamaktadır. Geriye kalan protokolleri onaylayıp yürürlüğe sokmuştur.


AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE BİREYSEL BAŞVURU SÜRECİ

AİHS madde 34:"İşbu Sözleşme ve Protokollerinde tanınan hakların Yüksek Taraf Devletlerden biri tarafından ihlalinden zarar gördüğü iddiasında bulunan her hakiki şahıs, hükümet dışı her teşekkül veya her insan topluluğu, Mahkemeye başvurabilir Yüksek Taraf Devletler bu hakkın etkin bir şekilde kullanılmasına hiçbir suretle engel olmamayı taahhüt ederler."

Haklarının ihlal edildiğini öne süren, gerçek ve tüzel kişiler, kişi grupları ya da hükümet dışı örgütler tarafından yapılan, yapılabilen başvurular "bireysel başvuru" olarak adlandırılır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru sürecinde evleviyetle iki önemli koşulu göz önünde bulundurmamız gerek. Bunların ilki "AİHM'nin yetkili olması" iken ikincisi "kabul edilebilir bir başvuru olması" dır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne gelen başvuruları inceleyebilmesi için dört bakımdan yetkili olması gereklidir. Kişi bakımından, yer bakımından, zaman bakımından, konu bakımından yetki… Mahkeme bu 4 bakımdan yetkili olmadığı bir başvuruyu inceleyemez. Bu yetkilerinin tümünün aynı anda bulunması gereklidir. Bu yetki içinde kalan başvuruların, Sözleşmede öngörülen başvuru koşullarını da taşıması gerekir tam burada biz kabul edilebilirlik koşullarından söz ederiz. Sözleşmenin 35. Maddesinde bulunan kabul edilebilirlik koşullarının incelenmesi, maddede sayılan kriterlere uyulması başvurunun kabul edilebilir bir başvuru olduğunu sergileyebilir ve bu koşulları sağlayan başvurucuların başvurularını mahkeme esastan inceleyebilir.

AİHS madde 35'e göre AİHM başvurusu yapabilmek için iç hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekiyor. İç hukuk düzeninde ortaya çıkan kesin karardan itibaren 6 aylık süre içinde Mahkemeye başvurulabilir. Başvurunun imzasız olmaması gerekir. Daha önce başvuru AİHM ya da bir başka uluslararası organ önüne getirilmemiş olmalıdır. İhlal edilen hak, ihlal iddiası Sözleşme ve ek protokollerde düzenlenen haklara ilişkin olmalıdır, dayanaktan yoksun ve temelsiz olmamalı başvuru mutlaka daha önce verilen yurtiçi-yurtdışı kararlarla temellendirilmeli ve Sözleşmede, Protokollerde düzenlenen haklara ilişkin olmalı. En önemlisi ise köyü niyet ayrımıdır. Başvuru hakkının kötüye kullanılmaması gereklidir.

AİHM'de Yetki

Kişi bakımından yetki: 34. Maddeyi okuduğumuzda mahkemenin kişi bakımından yetkisi hakkında çıkarım yapabilmek mümkündür. İhlalden zarar gördüğünü iddia eden her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş ya da kişi grupları Mahkeme'ye başvurabilir

Konu bakımından yetki: Ek protokoller ve Sözleşmelerde düzenlenmiş olan hak ve özgürlüklerden ibarettir. Sözleşmede güvence altına alınmamış olan hak ve özgürlükler bakımından mahkeme konu bakımından yetkisizlik kararı vererek dosyayı reddeder.

Yer bakımından yetki: "Yetki alanı" mahkeme içtihatları ile genişletilmiştir. Böylece uygulanma alanı devletlerin fiili yetki alanlarına kadar uzanmaktadır. Sözleşmeci devletlerin ülkesi ile sınırlı kalmayarak, ülke sınırları dışındaki Sözleşmeye aykırı davranışlarını da içine alacak biçimde genişletilmiştir.

Zaman bakımından yetki: Devletler bakımından Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar.

AİHM'e Bireysel Başvuru İçin İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi

AİHM'e başvuru yapabilmek için iç hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekiyor. AİHM'e başvuran kişinin, iç hukuk yollarını tükettiğine ilişkin belgeleri Mahkeme'ye sunması gerekir. İspat yükü başvuranda olduğu gibi Mahkeme, iç hukuk yollarının tüketilip tüketilmediğini kendiliğinden inceler. Ancak, bunun istisnaları mevcuttur, iç hukuk yollarının tüketilmesinin gerekli olmadığı haller de mevcuttur. (i) İç hukuk yolunun etkisiz olduğu durumlarda; aslında başvurulabilecek birtakım hukuki yollar öngörülmüştür, ancak bu yollar istenen sonucu doğuracak nitelikte değiller; yani etkisiz bir iç hukuk yolu haline bürünmüştür. Örnek olarak AKDIVAR ve DİĞERLERİ/TÜRKİYE davasını gösterebiliriz. (ii) Yerleşmiş bir yargı içtihadının bulunması durumunda ulusal mahkeme, benzer olaylarda sürekli verilen ve sorunu çözmeyen eski içtihatları tekrarlayacaktır. (iii) Konu ile ilgili iç hukuk yolu yoksa veya yargı yolu açıkça kapatılmış ise; Örneğin; Anayasa gereği yargı yollarının kapatılması durumları, Yüksek Askeri Şura ("YAŞ") ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ("HSYK") gibi organların bazı yaptığı işlemlere karşı yargı yolu kapatılmış, gidilecek bir hukuk yolu öngörülmemiştir. İç hukuk yollarının tüketilmesinin gerekli olmadığı hallerden dördüncüsüne ise (iv) idari pratik diyebiliriz. Bunları davanın sürüncemede kalması, kişinin iç hukuk yollarını tüketmesinin kamu görevlilerince engellenmesi, iç hukuk yollarına başvurulması halinde başvuranın bir misilleme ile karşılaşması olasılığının olması takip eder.
Mahkeme Kararlarının Etkisi

Mahkeme kararlarının etkisi kesindir, bu kararlara karşı başka başvuru mercii yoktur. Ancak bu kesinlik yalnızca davanın tarafları için (inter partes) söz konusu olup, kararların erga omnes etkileri yoktur. Mahkeme Sözleşmeye aykırılığı saptanan işlemi veya kararı ne iptal eder, ne değiştirebilir ne de bozabilir; yalnızca bunların Sözleşmeyi ihlal edip etmediğini belirler. Mahkeme kararlarının iç hukukta doğrudan infaz kabiliyeti yoktur. Mahkeme kararları bağlayıcı olup, Devletler taraf oldukları Mahkeme kararlarına uymakla yükümlüdürler (AİHS md.46). Kararı yerine getirecek olan devlet kararı yerine getirirken yol ve yöntemi seçmekte serbesttir.

AİHM Tarafından Alınabilecek Geçici Önemler

AİHM İçtüzüğü'nün 39. maddesi (geçici tedbirler) : "1. Daire veya gerektiği takdirde, Bölüm Başkanı veya bu maddenin 4. fıkrası uyarınca atanan nöbetçi bir yargıç, taraflardan birinin ya da ilgili herhangi bir kişinin talebi üzerine veya re'sen, tarafların yararı veya önlerindeki yargılamanın uygun şekilde görülebilmesi için alınması gerektiğini düşündükleri geçici tedbirleri taraflara bildirebilir.

2. Uygun olduğu düşünülen durumlarda, belirli bir davada alınan tedbire ilişkin bildirim vakit geçirilmeksizin Bakanlar Komitesi'ne verilebilir.

3. Daire ya da gerektiği takdirde Bölüm Başkanı veya bu maddenin 4. Fıkrası uyarınca atanan nöbetçi bir yargıç, bildirdikleri bir geçici tedbirin uygulanmasıyla bağlantılı bir konu hakkında taraflardan bilgi talebinde bulunabilir.

4. Mahkeme Başkanı, geçici tedbir talepleri konusunda karar vermek üzere Bölüm Başkan Yardımcılarını nöbetçi yargıçlar olarak atayabilir."

Bu maddeye istinaden AİHS'e taraf olan herhangi bir devlet hakkında geçici tedbir kararı verilebilir. Bu AİHM içtüzüğünde gerçekleştirilmiş olan bir usul olarak karşımıza çıkmaktadır. AİHS'te geçici tedbire ilişkin herhangi bir norm bulunmamaktadır. Mahkeme gerektiği takdirde kendiliğinden de geçici tedbir kararı verebilmektedir. Ancak Mahkemenin daha çok Sözleşme'nin 2. Ve 3. Maddesi ile bağlantılı bir şekilde "geçici tedbir" kararı verdiği görülmektedir. Bunların yanı sıra ceza yasağı kapsamında korunan vücut bütünlüğünün ciddi bir risk altında olduğu, bununla bağlantılı olarak kişinin bu tür risklerle karşı karşıya kalabileceği ülkelere iade edilmesi olasılığı bulunan durumlarda yaygın olarak verilmektedir. Mahkemenin 2. Ve 3. Maddeye ilişkin olarak verdiği pek çok geçici tedbir kararı bulunmaktadır. Geçici tedbir talebinde bulunulabilmesi için özel bir şekil öngörülmemiştir. Örnek kararlara bakacak olursak;

-Abdollahi / Türkiye (no. 23980/08) 3 Kasım 2009 (kayıttan düşürme kararı)

Başvuran İran Halkın Mücahitleri örgütünün bir üyesi olduğunu ve dolayısıyla İran'a tehcir edilmesi durumunda ölümle karşı karşıya kalacağını ya da kötü muameleye maruz kalacağını iddia etmiştir. Mahkeme, ayrıntılı bilgi alıncaya kadar başvuranın tehcir edilmesini engelleyen bir geçici tedbir kararı almıştır. Yazı İşleri Müdürlüğünün başvuranla olan irtibatının kaybolmasının ardından, İçtüzüğün 39. maddesinin uygulanması durdurulmuştur.

-Y.P. ve L.P. / Fransa (no. 32476/06) 1 Eylül 2010

Başvuranlar, Belarus'a dönmeleri halinde hapis cezasına mahkûm edilme ve kötü muameleye maruz kalma risklerinin söz konusu olduğunu iddia etmişlerdir.

Mahkeme, Fransız Hükümetinden, kendisi önünde görülmekte olan dava sonuçlanıncaya kadar başvuranların tehcir edilmeleri yönünde bir karar vermekten kaçınmasını talep ederek, Mahkeme İçtüzüğü'nün 39. maddesinin uygulanmasına karar vermiştir. Mahkeme'nin başvuranlar hakkındaki tehcir kararının uygulanmasının Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlal edeceği şeklindeki kararının kesinleşmesi üzerine İçtüzüğün 39. maddesinin uygulanması durdurulmuştur.

2019 yılında aleyhine en çok ihlal kararı verilen Ülkeler içinde ilk sırada 186 kararı ile Rusya Federasyonu, ikinci sırada ise 109 karar ile Ukrayna gelmektedir. Ülkemiz aleyhine 2019 yılında 96 ihlal kararı verilmiştir. 2018 yılında 140 ihlal kararı verildiği dikkate alındığında, Türkiye hakkında verilen ihlal kararı sayısında bir önceki yıla göre yaklaşık %31,4 oranında bir azalma görülmektedir. İhlal kararlarının dağılımına bakıldığında, "adil yargılanma hakkına" ilişkin sadece 17 ihlal kararı verildiği görülmektedir. Bu sayı 2017 yılında 56, 2018 yılında 53 olup, bu hak bakımından dikkat çekici bir azalma yaşandığı görülmektedir. Diğer yandan, tutuklamayı da içeren "özgürlük ve güvenlik hakkına" ilişkin olarak 2018 yılında 29 ihlal kararı verilmişken, bu sayı 2019 yılında 16'ya gerilemiştir. "Toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne" ilişkin ihlal kararı sayısı 2017 yılında 9, 2018 yılında 11 iken, 2019 yılında sadece 2 olarak gerçekleşmiştir.

Yukarda da belirtiğimiz üzere Türkiye'de yaşanan AİHS kapsamında ki hak ihlallerine ilişkin iç hukuk yolları tüketilmiş olma şartı ile AİHM'e başvuru yapılabilmektedir. Bu kapsamda Guden Uluslararası Hukuk bürosu olarak uluslararası hukuk tecrübemiz ile İstanbul ve Londra ofislerimiz aracılığıyla AIHM nezdinde ki başvurularınız için bize başvurabilirsiniz.

LONDRA
5 Chancery Lane WC2A 1LG
T:
+4402074067504

ISTANBUL
Barbaros Mah, Varyap Meridian C Blok
D: 172 Ardıç Sok. 34746, Atasehir
T:
+902165101260

info@guden.av.tr